top of page

Tatlı Patates ve üzüm sirkesi

  • Yazarın fotoğrafı: Can Aygen
    Can Aygen
  • 8 Eki
  • 4 dakikada okunur

Havalar soğumaya başlamıştı. Evet, en sıkıcı yazılar, havalardan bahsederek başlar. Bu genellikle yazıların uzaması için kullanılan klişe bir girizgahtır. Akabinde de uzun uzun sonbahar betimlemeleri yapılarak Rus Edebiyatına giriş dersi 1 tamamlanmış olur. Bazen havalar soğur... bazen insanlar... Benim mevsimlerim yaz ve kıştan ibarettir. Bahar aldatmacaları insanı ya yaza ya da kışa hazırlamak için var olan mevsimler gibi gelir hep.

Her mevsimin geçici olduğunu bilmek insanın buna hazır olduğu anlamına gelmez. Bazen güzel bir yaz günü hiç bitmeyecek gibi gelebilir insana. Ben de bu yanılgıyı yaşadım sanırım.

Ne istediğini bilen insanlar, "istediğimi elde ederim" özgüvenine sahip kişilerdir genellikle. Burada özgüven kişinin her şeyi yapabileceğine olan inancından kaynaklanıyorsa büyük bir egodan bahsediyor olabiliriz. Esas olarak özgüven, insanın neyi yapıp neyi yapamayacağını bilmesi olarak tanımlanmalı. İstenmediğin yerde ne kadar kalabilirsin? Kaç kere iyi niyetinin suiistimal edilmesine seyirci kalabilirsin? Elinden gelenin asla yetmeyeceği hissine kaç ay katlanabilir insan? Bir şeylerin kötü gittiğinin sinyalleri her zaman vardır. Önemli olan bu sinyallere karşılık direksiyonu nereye çevirdiğindir. Bazen kendine o kadar odaklı olabilir ki insan bu sinyalleri hiç görmeyebilir. Evine gelen eşinin yüzüne bile bakmayan, hiç bir duygu belirtisi bulunmayan biri, eş zamanlı olarak patronundan aldığı bir övgüye muazzam bir duygu gösterebilir. Burada önem sırasını anlamak çok zor değildir. Duyguları uyandıran tetikleyiciler genellikle önemli addedilen olaylar ya da insanlardır.

Tek taraflı çabaların en zor yanı, üzerine düşeni yapmayanların da yükünü çekmek zorunda kalmaktır. Bu yüzden çok daha yorucu ve yıpratıcı oluyor. Kendi motivasyonunu yaratıp ilerlemek bazen bir uykudan uyanmak gibi keskin bir şekilde gerçekliğe dönmenize sebep olur. Aslında ortada var olduğunu sandığınız şey, sadece sizin çabanıza bağlı bir durumdur. Çabanız olmadığı takdirde ortada hiçbir şey olmadığını fark etmenin acı uyanışına karşılık, bu kadar çaba boşa gitmesin biraz daha çabalayayım, o kadar yol alındı buradan geri dönmemeliyim ikileminin büyük savaşı... Gerçeklerin acı yanı er ya da geç ortaya çıkmaktır ve herkesin bir dayanma gücü vardır. Bir noktada gözünü açıp bakmak istemediğin gerçeği görmek zorunda kalıyorsun. Benim onun için yaptıklarımın çok daha azını bile benim için yapmazdı dediğin noktada, olmaman gereken yerde olduğunu anlıyorsun. Yapılan her şey, yapılmadı denmeyecek kadardı ve çoğu kendi iç savaşının cephelerinde geçiyordu.

Bu uyanışın en garip kısmı hislerin bulanıklaştığı ve zıt olan tüm duyguları aynı anda hissediyor olmak sanırım. Defalarca gittiğin kapıdan kabul alma lütfu bir adım atmak değildi aslında. Buradaki kilit nokta, ancak sen gidersen yaratılacak bir durumdur. Sana gelen oldu mu? Hayır. Bulanıklaşan hisleri aydınlatan bazı ipuçları vardır. Son çizgide sormuşsundur ne istediğini. Bitti mi yoksa bir kez olsun bir adım atacak mısın? Cevap elbette sessizlikte olabilir. Bu kapanış sadece senin çaban varsa ben varım aksi halde benden bu ilişkinin devam etmesi için en ufak bir özveri ya da çaba göremeyecek kadar değersizsin demenin en net halidir. Bu bir kerelik ve tek soruluk bir cevapta değildir. Daha önce belki de bu gecenin son gecemiz olmaması için yapabileceğim bir şey var mıydı diye de sormuşsundur ve cevap yine tek kalemde gözden çıkarılacağın şekilde gelmiştir. Sorular hangi formda sorulursa sorulsun, cevabı gerçekten anladığında artık başka bir soru sormaman gerektiğini anlıyorsun. Esas soruyu kendine sor. Ben bu ilişki için elimden geleni, tüm iyi niyetimle yaptım mı? İşte temiz bir vicdan sevdiğin birini artık bir daha görmeyecek olmanın acısının en çok hafifleten unsuru oluyor. Ama durum hala bulanık değil mi? Hadi sileceklerimizi bir kez daha çalıştıralım. Duyguların mı? Onlar zaten senin içinde. Önemli olan da bu, sadece senin içinde olması. Karşı tarafın hissettikleri, onun herhangi bir tavrını ya da tutumunu değiştireceği kadar güçlü değil. Şimdi her şey bir kristal kadar parlak değil ama daha net. Sonuçta hiç sahip olmadığın bir şeyi kaybetme şansın yok. Peki ya kaybettiğin zaman?

Zaman kazanılmaz ya da kaybedilmez. Uzaysal düzlemde, insanoğlunun belirlediği ölçeklerle anlamlandırılmış bir olguyu ne hızlandırabiliriz ne de yavaşlatabiliriz. Sadece efektif kullanımı söz konusu olabilir. O zaman kazanımlarını gözden geçir. Sen bir tercih değildin hatta başka biri ile tercih söz konusu olduğunda bile tercih edilen değildin. Ama affettin. Demek ki affetmemen lazımdı. Sen hep kötü niyetli olmakla suçlandın ve aklından bile geçmeyen yakıştırmalara maruz kaldın. O zaman bu çıkarımları yapan zihin, temiz bir zihin değildir. Barışçıl ve sevgi ile ilişkilendirilen hiç bir çıktı alamayacağın bir yerde durmamalıydın. Kötü hissettiğin ve artık gücünün kalmadığı noktaya geldiğinde koluna girip seni cesaretlendirmedi ya da bir süre yükünü ben taşıyayım demedi. Aksine devam etmesi için attığın yardım çığlıkları duymazdan gelindi. O zaman gücünü tüketene kadar çabalamamalıydın. Bu gücün bir kısmını, tamamen yalnız bırakılacağın noktada ayakta kalmak için saklamalıydın. Sevgi ile değişmeyen kişilik tabiatları kendi karanlıklarını yayar. Sahi bu konu ile ilgili söylenmiş bir film repliğinin üzerinde bir şey yazmak benim kalemimi aşar.


Sevgi ile güzelleşmeyen insanlardan kork Mathilda. Onları hiçbir şey mutlu edemez. (Leon)


Sevgim mükemmel değildi ama en derinlerimde hissettiğim kadar gerçekti. Biliyorum, kendi bileğini keserek intihar etme girişimi kadar izi kalacak bunun. Ama bir noktada hala hayatta kaldığımı anlayacak kadar da geçmişte kalacak. Ne bir otobüste karışılacağız ne de köşeyi dönerken elindeki kitapları devireceğim. Ne aptal kelime esprilerine beraber güleceğiz ne de yaptığım bir yemeğe karşı verdiğin tepkiyi büyük bir heyecanla bekleyeceğim. Kocaman ve leş gibi kokan devasa çöp poşetlerini evden dışarı taşırken, acaba görenler ceset taşıdığımı düşünüyorlar mıdır diye gereksizce korkup kendi kendime gülmeyeceğim. Ama bunları kaybedecek olmak aynı zamanda seni sen yapan geçmişinin günahlarının acısını da bana yaşatmayacak. Seni böyle birine ben dönüştürmedim ama bedelini hep ödedim. Buna rağmen, sen kendini dönüştürecek kadar sevemedin. Ne beni ne kendini...



 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

Contact Me

For any questions you have, you can reach me here:

Judith Sanders, Psy.D.

500 Terry Francine Street San
Francisco, CA 94158

 

123-456-7890

  • Black Facebook Icon
  • Black LinkedIn Icon
  • Black Twitter Icon

Thanks for submitting!

© 2035 by Modern Mindful Therapy. Powered and secured by Wix

bottom of page