Seçici Gerçeklik
- Can Aygen
- 20 Kas
- 3 dakikada okunur
İnsan davranışı ve psikolojik dayanıklılık üzerine yapılan çalışmalar, her bireyin belirli bir yük taşıma kapasitesi olduğunu göstermektedir. Psikolojide bu durum çoğu zaman stres eşiği, duygusal dayanıklılık, ve bilişsel yük kavramları ile açıklanmaktadır. Bireyler günlük yaşamlarında çok sayıda talep, beklenti ve rol baskısı ile karşılaşabilir; her yeni yük, kişinin mevcut kapasitesine eklenen bir unsur olarak değerlendirilir.
Ancak literatür, dayanıklılığın sınırsız olmadığını vurgular. Aşırı sorumluluk, yoğun duygusal talepler veya sürekli baskı altında kalmak, bir noktada kişinin regülasyon becerilerini zorlar, hatta tükenmişlik, duygu düzenleme zorlukları ya da psikosomatik belirtiler gibi sonuçlara yol açabilir. Burada kritik olan nokta bireyin yükün ağırlığını fark edebilmesi ve kapasitesini aşmadan önce destek arayabilmesidir. İlişkilerde bu kapasite aşımına sebep olan partnerden destek beklemek, sorunun zaten kendisinde çözüm aramaktır. Bu durumda aşırı yüklenme bir noktada sistemin bütünlüğünü tehdit edebilir. Bu nedenle psikolojik iyi oluş, yalnızca dayanıklı olmakla değil, aynı zamanda sınır koyabilmek, ihtiyaçlarını fark edebilmek ve iç dengeyi koruyabilmekle ilgilidir.
Toksik duygusal ilişkiler bu sınırları korumanın en zor durumlarını oluşturur. Duygusal olarak olgunlaşmamış partner için gerçeklik isteğe bağlı bir durumdur. Böyle kişiler, teşekkür etmez ve içinde "ama" içermeyen özürler dilemezler. İlişkiye bi güç savaşı olarak yaklaşırlar. Örneğin; ısmarlanan bir yemeğe teşekkür etmez ve böyle bir beklentide olan sağlıklı kişilere "bilerek etmedim buna takılacağını biliyordum" diyebilir. Kendine böyle gereksiz haklılıklar yaratmak onlar için partnerlerinin huzurlu olmasından ya da kendilerini iyi hissetmesinden çok daha önemlidir. Ya da ne kadar kötü davranırsa davransınlar her zaman bir sebepleri vardır. "zaten geldiğinde biliyordun", "ama çok sinirlenmiştim" gibi cümleler çok kullanılır. Bu noktada yapılacak her sağlıklı iletişim çabası da "ben zaten böyleyim", "benim burcum aslan biliyorsun", benim psikolojik rengim kırmızı" gibi gelişime kapalı cümlelerle savuşturulur. En hatalı olduğu durumlarda bile bunu kabul etmek yerine "beni suçlama" gibi çıkışlar yapabilirler. Hatalı oldukları durumları seçici gerçeklik inançları ile başka durumlara bağlayabilirler. Açtıkları yaraları asla sarmaz ama süper egolarına dokunan her durumu canlı tutarlar. Hissettiğiniz kötü duyguları ne zaman konuşmaya kalksanız konu mutlaka sizinle ilgili geçmişte yaşanmış bir olaya bağlanır. Çünkü bu noktada sizi ve duygularınızı anlamaya odaklanmak değildir niyetleri. Niyetleri sadece güç savaşında bir cephe açıp savunma yapmaktır ve bazen saldırı.
Böyle durumlarda kişi duygusal sınırlarının sonuna kadar zorlandığını hissettiğinde uzaklaşma eğilimine girer. Ama buna da izin vermeyen manipülatör partner maalesef kişinin kendini daha iyi hissetmesine engel olur. Bu çağrıyı elbette düzgün bir şekilde yapması beklenmez. Genellikle konuyu aşağılayıcı bir yaklaşım sergiler "ne var bunda ya", sen de çok takıldın buna", "zaten senin bunu bilmen gerekirdi". Dahası tehditkar ve zarar vermeye yönelik davranışlarla kişinin zaten bozulan duygusal durumunu daha şiddetli ve öfke ile arttırılmış bir yanma haline dönüştürür. " Sen bittin", "Gününü görürsün" gibi meydan okumalar bu yangını körükler, Bu yangından zarar görebileceklerini elbet bilirler.
Zaten burada amaçladıkları tam olarak budur. Böylece onların sebep olduğu durumlar yerine, aslında sağlıklı yaklaşıma ve sevgiye sahip, fakat duygusal olarak aşırı yüklenmiş partnerlerinin tepkileri sorun olacaktır. Konu aslında en başta basit bir özür ile düzeltilebilecekken artık çok büyük ve sağlıksız tepkilere itilen partner suçlanabilir bir duruma düşürülmüştür. Erkek partnerler böyle durumlarda ilkel güç davranışları sergilemeye yatkındır. Bu bazen şiddete dönüşebilecek bir durum olabilir. Özellikle kadının gösterdiği fiziksel şiddet erkek beyninde bu kapıyı açar. Bu profilde ki kadın partnerler ilgi düşkünü ve sevme yeteneğinden yoksun en genel hali ile kötü insanlardır. Bu kötülüklerine mutlaka bir kılıf örmüşlerdir; geçmişte yaşadıkları aile olayları ya da kötü tecrübeleri bahane ederek yine kendilerini haklı görme eğilimleri vardır. İlgi nerden gelirse gelsin ve ne kadar kötü olursa olsun fark etmez. İster eski partner, ister bir iş arkadaşının ahlaksız teklifi onlar için "beni seviyor", "benden hoşlanıyor" gibi ego yakıtı olarak yer bulur iç dünyalarında. İlginin açık olduğu hiç bir kapıyı kapatmazlar. Bu da onlara sadece bir süre katlanabilen istediğini aldıktan sonra elbette terk eden partnerler kazandırır. Kendi yarattıkları mağduriyetler onlar için kapalı bir odada açılan pencerelerdir.
Bu kişiler hayatla kavganızı besleyecek partnerlerdir. Çünkü o ya da bu şekilde herkesin kusurlu bir yanı vardır. Bazı kişiler bu yanların daha çok ortaya çıkmasını sağlar ve gelişim yolculuğunuzda umut kırar. Bazı kişiler ise yatıştırır. Çok sevmenin yetmeyeceği insanlar vardır. Onlar ne verdiğinize değil ne vermediğinize bakar.
Gerçek olaylardan alıntılanmış gerçek bir yazı... Dünyamdan uzak... Umarım yaşamam...



Yorumlar