Peri Diyarı Çürümesi: Son Işık Kırıntıları
- Can Aygen
- 17 Haz
- 3 dakikada okunur
Okuyacağınız Hikaye 8 yaşındaki yeğenim Derin'in en derin hayal gücü ile yoğrularak kaleme alınmıştır. :) Masallardan bir potpori yapılsaydı listede 1 numara bu senaryo olurdu :)
Karanlık, Kül Diyarı'nın kalın sisini yalıyordu. Külkedisi, eskiden parıldayan sarayın harap kulesinde, gözlerini kırpıştırıyordu. Cam terlikler, artık sadece acı bir anıydı. Perilerin sihiri sönmüş, krallıkları gri bir ölüm sessizliğine bürünmüştü. Ve bu sessizliği, uzaktan gelen iniltiler ve sürüklenen ayak sesleri bozuyordu: Zombiler.
Lanet, Pamuk Prenses'in yüz yıllık uykusundan uyandığı gün başlamıştı. Ama bu kez uyku, ölümün soğuk kollarına dönüşmüştü. Uyandıklarında gözleri soluk, tenleri çürümüş, içlerinde sevgi veya akıl kırıntısı kalmamış haldeydiler. "Gülüşün Laneti" diyordu insanlar, ama sebep bir sırdı.
Külkedisi, küllerin arasında saklanan cesur bir sığınağa kaçmıştı: Kırmızı Başlıklı Kız'ın büyükannesinin evi. Büyükanne artık yoktu, ama Kırmızı Başlıklı, eskisinden daha keskin baltası ve gözleriyle oradaydı. "Kurtlar artık en büyük derdimiz değil," demişti, kapıyı çürümüş ellere karşı desteklerken. Yanlarında, kurnaz Hansel ve Gretel vardı. Cadı'nın şekerli tuzağından kurtulmuşlar, şimdi de şehirdeki zombi sürülerine karşı tuzaklar kuruyorlardı. Gretel'in cebi, zombileri bir anlığına şaşırtan parlak taşlarla doluydu.
Bir gün, gökyüzünde tuhaf bir ışık belirdi. Altın sarısı, uzun saçlarını merdiven gibi kullanarak, ıssız bir kuleden aşağı iniyordu: Rapunzel. Kulesi, zombi dalgası tarafından kuşatılmıştı. Saçları güçlüydü, ama sonsuz değildi. Külkedisi ve Kırmızı Başlıklı, cesaretle açığa çıkarak onun kaçış yolunu temizlediler. Rapunzel'in gözyaşları artık iyileştirmiyor, sadece gri toprağa düşüp kayboluyordu.
Sığınak kalabalıklaşmıştı. Bir gece, kapıda güçlü bir vuruş duyuldu. Karşılarında, solgun ama dimdik duran Pamuk Prenses vardı. Gözlerinde korku ve derin bir keder vardı. "Saray... hepsi... ben uyandığımda..." diye hıçkırdı. Prens, ilk zombilerden biri olmuştu. Onu durdurmak zorunda kalmıştı. Sadece cücelerin küçük dostları, Fare Jacques ve kuşlar, onu koruyordu. Jacques, zombilerin güneş ışığından nefret ettiğini, ama bulutların sürekli olduğunu fısıldadı.
Son umut, lanetin kaynağını bulmaktı. Külkedisi, Pamuk Prenses'in uyandığı ormana gitmek gerektiğini öne sürdü. Yol tehlikeliydi. Malefiz, lanetle bağlantılı olabileceği korkusuyla anılıyordu. Korkuyla, Ormanın Koyu Kalbine doğru yola çıktılar.
Yol, Hansel ve Gretel'in ustaca tuzakları, Kırmızı Başlıklı'nın keskin baltası, Rapunzel'in saçlarıyla açılan yollar ve Pamuk Prenses'in hayvan dostlarının uyarılarıyla ilerledi. Külkedisi, her adımı planlıyor, grubu bir arada tutuyordu. Derin ormanda, yeşil ışıltılı bir mağara buldular. İçeride, kendi gücüyle boğuşan Malefiz vardı. Gölgeler onu sarmış, yüzünde bitkinlik ve öfke vardı.
"Bu lanet benim değil!" diye gürledi, sesi mağarayı inletirken. "Eski, unutulmuş bir karanlık... Peri Diyarı'nın dengesini bozmak için uyandı. Ben bile onu kontrol edemiyorum!" Bir zombi sürüsü mağaraya doğru ilerlerken, Malefiz gücünü kullanarak girişi siyah dikenlerle kapattı. "Bu çürüme hepimizi yutacak. Sadece... hep birlikte... durdurabiliriz."
Planı basit ama imkansızdı: Lanetin merkez üssüne, Pamuk Prenses'in uyuduğu kristal tabuta gitmek ve Malefiz'in gücünü, Pamuk Prenses'in masumiyeti ve grubun direnciyle birleştirip laneti kırmak. Ama tabut, şimdi zombilerle kaynayan sarayın kalbindeydi.
Son Saldırı karanlıkta başladı. Hansel ve Gretel, parıldayan taşları fırlatarak zombi sürülerini dağıttı. Kırmızı Başlıklı ve Rapunzel (saçını sallayarak), bir koridor açtı. Külkedisi, Pamuk Prenses'i koruyordu. Malefiz, önlerindeki yolu açmak için karanlık enerjiyi kullanıyor, ama gücü her kullanımda onu biraz daha zayıflatıyordu. Pamuk Prenses, küçük hayvan dostlarını, zombilerin dikkatini dağıtmak için gönderdi.
Sarayın büyük salonuna ulaştıklarında, kristal tabut parçalanmış, içinden koyu bir sis yükseliyordu. Etrafları çürümüş figürlerle çevrildi - tanıdık yüzler: eski saraylılar, askerler... ve Prenses'in Prens'i. Pamuk Prenses'in gözleri doldu, ama eli titrek bir şekilde kılıcını sımsıkı kavradı.
"Şimdi!" diye bağırdı Malefiz, gücünün son zerresini lanetin merkezindeki sise odaklayarak. Pamuk Prenses, tüm masumiyetini, hayata ve sevgiye olan inancını, parlak bir ışık topu halinde Malefiz'in karanlık enerjisine doğru fırlattı. Külkedisi, umudu; Kırmızı Başlıklı, cesareti; Rapunzel, saflığı; Hansel ve Gretel, zekayı - hepsi ellerini uzatarak, içlerindeki ışığı o noktaya yöneltti.
İki güç - karanlık ve ışık - çarpıştı. Saray sarsıldı. Bir an için her şey beyaza büründü. Sonra... sessizlik.
Sis dağıldı. Zombiler, toz bulutlarına dönüşüp rüzgarla savruldu. Salonun ortasında sadece kırık kristaller ve bitkin düşmüş kahramanlar kaldı. Malefiz, gücü tükenmiş, solgun ama gözlerinde yeni bir bakışla yerdeydi. Pamuk Prenses, Prens'in tozuna bakarken sessizce ağlıyordu.
Lanet kırılmıştı. Ama Peri Diyarı asla eskisi gibi olmayacaktı. Masalların kahramanları artık farklıydı. Külkedisi ve Pamuk Prenses, harap krallığı yeniden inşa etmek için çalıştı. Kırmızı Başlıklı ve Rapunzel, ormanları temizlemek için seferber oldu. Hansel ve Gretel, insanlara hayatta kalma becerilerini öğretti. Malefiz, gücünü kontrol etmeyi öğrenirken, karanlık köşesine çekildi; gözlemci ve beklenmedik bir müttefik.
"Peri Diyarı Çürümesi" diye anıldı o kara günler. Masallar artık sadece prensler ve balolardan değil, kayıplardan, cesaretten, beklenmedik ittifaklardan ve küllerin arasından yeniden doğan umuttan bahsediyordu. Çünkü bazen, en karanlık masallar, en güçlü ışığı yakar.



Yorumlar